SİS TANRISI
- Ceren Ertem
- 28 Kas 2022
- 4 dakikada okunur
Bir süredir bu bataklık kokan, çamurlu ormanın içerisindeyim. Duyduğum tek şey düzenli ve ritmik gelen karga sesleri. Biri diğerinin sırasını bekleyerek ve birbirlerine oldukça saygı duyarak ötüyorlar. İnanılmaz. Şu lanet sislerden de önümü kestiremiyorum... Ama bir dakika, şu anda yaklaşık 3 gündür içinde olduğum ormanda hiç duymadığım bir gürültü koptu. Açlıktan ya da üşümekten halüsinasyon mu görüyorum, duyuyorum yoksa sahi bu karmaşada başkaları da mı var?
Sisin çoğaldığı ama gürültünün koptuğu yere doğru yönelmiştim. Burada ağaçlar gördüklerimden daha kuruydu ya da sisten dolayı net göremiyordum. Ama burada çok fazla hışırtı da duyuluyordu. Ve karga sesleri gittikçe uzaklaşıyordu. Hışırtılar bir çalıdan mı geliyor diye çalı var mı diye etrafı kontrol etmek için sağıma soluma bakınmıştım. Sağ arka köşemde bir çalı duruyordu evet. Tedirgin bir şekilde ağacın dibinde gördüğüm sopayı kavradım ve çalıya doğru yaklaşmaya başladım. Bir iki adım attıktan sonra bir gürültü daha koptu ve olduğum yerde sıçradım. Arkama dönüp baktım ve bir şey görünmüyordu. Biraz sakinleşip çalıya döndüğümde, çalı orada değildi. Çıldırmak üzereydim. İkinci gürültünün koptuğu yer, yönelmiş olduğum tarafın daha sol tarafından gelmişti bu sefer. Bu ses sanki beni çağırıyor gibiydi. Ya da ben merakımdan ölmek üzere olduğum için sesi kutsallaştırıyordum. Tabii ki sesin geldiği yöne doğru elimdeki sopayla ilerlemeye başladım. Bir süre yürüdüm. Yürüdükçe ayak tabanlarımdan gelen toprak sesi kuru yaprak sesini almaya başlamıştı. Hışırtılar artıyor, ya çevreden ya da ayaklarımın altındaki kuru yapraklardan geliyordu. Kulaklarım kaşınıyordu adeta. Gittiğim yol daha da sislere boğuluyordu ama ben yılmadan ilerliyordum.
Bir süre yürüdükten sonra ileriden deli gibi bir su sesi gelmeye başlamıştı. Bu su sesini takip ettim çünkü belki günlerdir su içmemiştim. Mataramı ormanda kaybedeli kaç saat oldu bilmiyordum bile. Sesin geldiği yere doğru koştum. Hiç tereddüt etmeden koştum. Önümü göremiyordum ama susuzluğum görüşümün önüne geçiyordu. Ben koştukça hava yüzüme çarpıyor, derin serin soğuk yanaklarıma tokat atıyordu. Ve koştukça üstümdeki kıyafetlerin bana yapıştığını hissediyordum. Hiç durmadan koşuyordum, sislerden bir şey göremediğim için sadece koşuyordum. Ayağım takılır mı diye düşünsem bile umursamıyordum. Tek hissettiğim şeyin soğuğun arttığı, görüşümün daha çok kısıtlandığı ve nemlilik hissetmemdi. Ve aniden bir gürültü daha kopmuştu.
BOĞULUYORUM!!! YARDIM EDİN!!!
Aniden ciğerlerime kadar su dolduğumu hissettim. Son kopan gürültü ile boğulmaya başlamıştım. Nefesim kesilmişti ve ayaklarım da yerden... Nefes almak için cebelleşirken gözlerimi bir kaç saniye kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Fakat açtığımda... açtığımda okyanusun derin sularının içinde boğuluyordum. Gözlerimi açar açmaz gelen korku ile etraftaki lacivert kadar koyu sudan o anda tiksinmiştim. Telaşla su üstüne yüzmeye başladım. Ben yüzdükçe ışık artmıyordu daha da koyulaşıyordu. Ve işte yine o gürültü koptu.
Yerde yatar halde gözlerimi açtığımda mükemmel bir keman sesi kulaklarımı okşuyordu. Ses biraz uzaktan geliyordu. Bense eski püskü 16. yüzyıldan kalma duran bir evde uyanmıştım. Biraz doğruldum ve keman sesine kulak kesildim. Vivaldi çalıyordu. Doğrulduğum gibi bu boş ve dağınık eski evin kapısına doğru yöneldim ve keman sesine teslim oldum. Ses apartmandan geliyor gibiydi. Evin kapısını açtım ve apartmana yöneldim. Ses nereden geliyor diye evden çıktım. Burası en üst katın bir altıydı. Ve ses nereden geliyor diye biraz daha dikkat ettikten sonra apartmanı daha iyi görmek için merdiven boşluğuna baktım fakat burası bir labirentti.
Bu destansı labirent görüntülü apartman boşluğunun her bir yanında keman çınlıyordu ve ben durmaksızın bu merdivenleri inmeye başlamıştım. Ben merdivenleri indikçe merdivenler ayaklarımın altından kayıyor, tırabzanlar ise ellerimin arasından kayıyordu. Gittikçe hızlanıyordum ve kemanda hızlanıyordu. Kaç kat indiğimi bilmeden ve asla kontrol etmeden inmeye devam ediyordum. Kemanın büyüsü uzuvlarımı kontrol ediyordu adeta. Kendim yürümüyormuşum gibi basıyordum tahtaya. Keman coştukça coşmuştu. Bense nefes nefese elbisemin rüzgarla uçuşarak merdivenleri süpürmesiyle, onları inmeye devam ediyordum. Ve aniden müzik durdu. Nefes nefese kalmıştım. Kulaklarım çınlıyordu. Karnım ağrıyordu. Olduğum yerde kaldım ve biraz kendime gelir gelmez apartmanda ne kadar yol almışım diye aşağı doğru baktım. Fakat sanki hiç inmemiş gibiydim. Tedirgin olup kaç kat inmişim diye kontrol etmek için yukarıya baktım. Hala evin önündeydim. Ve işte yine o gürültü koptu.
Yatar pozisyonda, deliler gibi öksürerek gözlerim açtım. Soğuk çimlerin üzerinde yatıyordum. Etrafımda ağaçlar vardı. Ve yüzüme gün ışığı vuruyordu. Doğruldum ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Ellerim üşüyordu. Üstüm inceydi ve yüzüme vuran güneş ışığı yüzünden etrafı seçemiyordum. Biraz sonra ayağa kalktım ve ışığı kollarımla keserek ufka baktım.
Sisler hala etrafı sarıyordu fakat güneşin ışığı sisleri delip geçiyordu. Bense etrafımı kontrol ettiğimde bir kamp ateşinin yanında uyuya kaldığımı fark etmiştim. Yastığımın yanındaki mataramı alarak etrafı topluyordum ki, kamp arkadaşım olduğunu düşündüğüm kişi bana doğru geliyordu. Elinde bir kaç büyük odunla bana seslenerek, "Sis tanrısını duydun mu hiç? Buraya gelmeden önce okumuştum. Özellikle bu ormanın ünlü olmasını sağlayan efsane sis tanrısıymış. Sis tanrısı, seni uyutur ve korkularından tut, en büyük arzularına kadar sana hepsini gerçekmiş gibi yaşatırmış. Eee, tabii insanlar canları sıkıldıkça hikaye yazıyorlar. İlginç değil mi!" dedi..
Güldüm. Tüm endişe ve korkularım geçmişti. Sakinleşmiştim. Ve her şeyin rüya olduğunu anlamıştım ama.. Peki ya sis tanrısı? Ne yani gerçek miydi? Arkadaşım, " Ben biraz daha ihtiyacımız olan şeyleri toplamaya gidiyorum, sen de toparlan artık. Daha geç olmadan yola çıkmalıyız." dedi. Gülerek, "haklısın" dedim. Arkamı döndüm ve eşyalarımı topluyordum ki giderken sesi tuhaf gelmişti, "Yoksa seninle burada eğlenmeye devam edecek." Tüylerim diken diken oldu ve aniden arkamı döndüğümde yine o deli gürültü kopmuştu.
Ceren ERTEM
Comentários