top of page

SAWYER

  • Yazarın fotoğrafı: Ceren  Ertem
    Ceren Ertem
  • 28 Kas 2022
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Haz 2024

Ne kadar zamandır burada yalnızım bilmiyorum. Buraya nasıl geldiğimi de hatırlamıyorum. Her yer çok soğuk ve ellerim yüzüme dokunamayacağım kadar kirli. Uzunca bir sokakta saatlerdir yürüyorum ve ben sokağı yürüdükçe yol uzuyor. Tırnaklarıma kadar toprakla doluyorum. Kokusu burnuma kadar geliyor. 

Daha ne kadar yürüdüğümü bilmeden sokağın sol köşesinde bir bara rastlıyorum. Barın önünde uzun boylu, kambur pis paltolu bir adam görüyorum. Bu adam eskiden beri tanıdığım birine çok benziyor. Bir süre sokağı dönmeden barın önündeki adamı izliyorum. Elinde piposunu tüttürüp, çevresindekilere sivri salyalı dişlerle baktığını görüyorum. Adam hem bir sapığa benziyor hem de bir katile. Siyah yarı dökülmüş saçlarını uzun eski tarz bir şapka örtüyor ve o iğrenç gülümsemesini paltosunun yakalarının arasında gizlemeye çalışıyor. Sonra aniden benim olduğum yöne bakıyor. Kalbim deli gibi çarpıyor. Benim onu izlediğimi düşünürse bana zarar verir, bunu biliyorum. O sırada ellerimdeki toprak kokuları burnumu deşiyor adeta. Avcumu sıkıyorum ve kendimi binanın gölgesinde gizlemeye çalışıyorum. Fakat adam beni görmemiş olacak ki arkasını dönüp bara giriyor. Adam, hayatımı yıllarca mahveden o iğrenç Sawyer'a benziyor. Onu şu anda öldürmemem için hiçbir sebep yok, diye düşünerek ellerimdeki toprağı gizlemek için ellerimi cebime atıyorum ve hızlı adımlarla bara ilerliyorum. 



Barın kapısını açar açmaz inanılmaz bir gürültü kulaklarımı deşiyor. Etraf mayalı bira ve leş gibi ağızların saçtığı salyalar kokuyor. Bu koku adeta içimdeki merakı körüklüyor. Hızlıca etrafa bakıyorum ve o uzun boylu iğrenç yaratığı merdivenlerden yukarı çıkarken görüyorum. İnsanları iterek hızlıca onu yakalamak için peşinden gidiyorum. 

İlk katı çıktığımda onu göremiyorum ve tek tek odalara bakmaya karar veriyorum. Kim olduğu umurumda değil, ona benzediği için onu öldürmek istiyorum. Sertçe tek tek odalara bakıyorum. Kimi odada sevişen insanlar, kimi odada kumar oynayanlar kimi odada intihar etmeye çalışanları görüyorum. Canım, intihar etmeye çalışanlara yardım etmek isterken, sevişenlere ortak olmak istiyor. Biliyorum o orospu çocuğu Sawyer olsa öyle yapardı ve eminim şu an en beğendiği odaya girerek bunu yapacak. Tam da bu yüzden onu öldürmeliyim.

2 kat boyunca tüm odaları geziyorum. Fakat o lanet herifi bulamıyorum. Gerginlikten ve barın sıcaklığından ellerimle alnımı sildiğim anda bir şey fark ediyorum ve bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Ellerimdeki lekeler artık zifte dönüşmüş bir şekilde beni huzursuz etmek için büyük çaba sarf ediyor ve alnımı sildiğim için yüzüme de bulaşıyor. Kendimi temizlemek için barın tuvaletine gidiyorum. Kapıyı vurarak içeri giriyorum ve telaşla ellerimi defalarca ama defalarca yıkıyorum. Soluk ışığın altında zifte dönüşmüş kirler sanki temizlenmiyor da artarak  kollarıma da sıçrıyor. Yüzümü yıkadıkça da yüzüme bulaşıyor. Çığlık atmak istiyorum ve sinirle aynayı kırıyorum. Yüz karasıyım, kendimden utanıyorum...

Bir anda onun burada olduğunu fark ediyorum ve onun Sawyer olduğuna emin oluyorum. Çünkü o pislik herif ne zaman yakınlarımda olsa böyle şeyler yaşıyorum. Kırdığım aynanın duvarda kalan parçalarına bakıyorum ve o şerefsizi arkamda dikilmiş, iğrenç bir gülümseme ile purosunu içerken görüyorum. Kan beynime sıçrıyor ve hışımla arkama dönüyorum, ona tam vuracakken arkamda olmadığını ve tuvaletten ayrıldığını görüyorum. Koşarak peşinden gidiyorum. Ama orospu çocuğu her daim 5 adım ilerimden gidiyor. Ona bir türlü yetişemiyorum. Ben koşuyorum ama o yürüyor. Bir iki kat aşağı iniyoruz ve onun bir odaya girdiğini görüyorum. Peşinden gidiyorum. Odanın kapısını vurarak açıyorum. Purosu ile dışarda yağmaya başlayan yağmuru izlediği pencerenin önünde dikilmiş, karanlıklar içerisinde uzunca bir siluet olarak karşımda dikiliyor. Tam odaya sakince bir adım atacakken her yanımı kaplamış olan o iğrenç lekeler ayaklarımın altına yapışmış yürümemi engelliyor. Öfkeden çıldırmışa dönüyorum. Topraktan zifte evirilmiş bu iğrenç lekelerden kurtulmak için cebelleşirken o pisliğin yandan güldüğünü görüyorum ve aniden kapı suratıma kapanıyor. 

SAWYER! 


Ne kadar zamandır burada yalnızım bilmiyorum. Buraya nasıl geldiğimi de hatırlamıyorum. Her yer çok soğuk ve ellerim yüzüme dokunamayacağım kadar kirli. Uzunca bir sokakta saatlerdir yürüyorum ve ben sokağı yürüdükçe yol uzuyor. Tırnaklarıma kadar toprakla doluyorum. Kokusu burnuma kadar geliyor.

Daha ne kadar yürüdüğümü bilmeden sokağın sağ köşesinde sevgilim Elle'yi görüyorum. Ellerimdeki toprak ve iğrenç çamur kokusundan çekinerek ellerimi cebime koyup Elle'ye yöneliyorum. Başta tereddüt ediyorum ama onun burada ne yaptığını merak ederek ilerlemeye karar veriyorum. Tam Elle'ye seslenecekken yanında bir erkek beliriyor.  Aniden gizlenip ne yaptıklarını izlemeye başlıyorum. Elle ile bu adam öpüşüp yakındaki bir binaya giriyorlar. Öfkeden ve endişeden deliye dönerek onları takip etmek için binaya girmeye karar veriyorum. Binanın içinin tertemiz amber kokusuyla dolu olduğunu fark ediyorum. Bu Elle'nin kokusuna benziyor. Hızlıca binayı süzüyorum ve nerede olabileceklerini düşünüyorum. Binanın merdivenlerini ikişer ikişer çıkmaya başlıyorum. Her katta iki daire olduğunu görüyorum ama o sırada çok ilginç bir şey ilgimi çekiyor. Her daire kapısının üstünde Elle'ye ait bir nesne görüyorum. Bir kapıda ona ait toka varken birinde elbisesi asılı duruyor. Birinde ona verdiğim çiçek varken birinde ayakkabısı bulunuyor. Adeta beynim karıncalanıyor ve binanın en üst katına, terasa çıkıyorum. Hava, binaya girdiğimde temizken binanın üstü çamur ve zift kokusuyla doluyor. Telaşla ellerime bakıyorum. Ellerimi kapkara ve yapış yapış görünce üzerime siliyorum. Panikleyerek binaya geri giriyorum ve ilk dairenin kapısını kırarak içine giriyorum. Hemen banyosuna koşuyorum ve ellerimi yıkamaya başlıyorum. Bu lanet lekeler asla çıkmıyor. 3-5 belki 10 defa art arda ovuşturarak ellerimi yıkıyorum. Bu sırada arkamda birini hissedip yavaşça kafamı çeviriyorum. Lanet olası, aşağılık, iğrenç yaratık! BENİ RAHAT BIRAK! 

Uzun boylu, şeytan suratlı, salyaları akan sivri dişli bu herife saldırmak için üzerinde koşuyorum. Yumruğumu yüzüne geçirmek üzereyken önümde bir anda Elle ve öpüştüğü o adam beliriyor. Olduğum yere çöküyorum. İğrenç herif, onların arkasından bana sırıtıyor ve bir anda yok oluyor. 

SAWYER!

Ne kadar zamandır burada yalnızım bilmiyorum. Buraya nasıl geldiğimi de hatırlamıyorum. Her yer çok soğuk ve ellerim yüzüme dokunamayacağım kadar kirli. Uzunca bir sokakta saatlerdir yürüyorum ve ben sokağı yürüdükçe yol uzuyor. Tırnaklarıma kadar toprakla doluyorum. Kokusu burnuma kadar geliyor. 

Yolun ilerisinde çok fazla kalabalık görüyorum. Yol başka hiçbir yere sapmıyor. Bu yüzden o kalabalığa karışmak zorunda kalıyorum. Çok fazla insan tenime değiyor ve her biri sanki üzerimdeki pisliği arttırıyor. Ağız kokuları ve üzerlerindeki o yıkanmamış kıyafetler bana değdikçe ellerimdeki toprak çamurlaşıyor gibi hissediyorum. İte kalka, zor olsa da ilerliyorum. Yolu biraz gittikten sonra yolun sonuna doğru bir pazar görüyorum. Belki oradan görmediğim bir çıkış bulabilirim ümidiyle bu pazara yöneliyorum. 

Pazarın arasında birinin bana dokunduğunu hissediyorum ve kim diye dönüp bakıyorum ama herkes kendi işinde görünüyor. İlerlemeye devam ederken yine aynısını hissediyorum ve tekrar bakıyorum ama arkamda kimseyi göremiyorum. Emin olmak için tezgahlardan birine yöneliyorum. Fakat tam o sırada tezgahta mükemmel bir silah görüyorum. Silah beni adeta büyülüyor. Silaha yöneliyorum ve hızla onu kavrıyorum. O anda yine birinin bana dokunduğunu hissediyorum ve silahı doğrultarak arkama dönüyorum ve karşımda uzun şapkalı, kambur, pis salyalı o iğrenç herifi görüyorum. Tereddüt bile etmeden silahı alnına ateşliyorum.



Silahın patlamasıyla çığlıklar kulaklarımı delip geçiyor. Sanki her bir ses tanesi beynimde çarpışıp durarak zihnime tecavüz ediyor. Bir anda yerde kanlar içinde yatan masum bir genç kız görüyorum. Ellerime bakıyorum. Ellerimdeki toprakların yerini adeta yapış yapış bir zifte bırakmış olduğunu fark ediyorum. Kızın çevresindeki insanlar bana bakıyor ve küfür ediyorlar. Kızı vuranın ben olduğunu bir süre idrak edemiyorum fakat sonra olanların farkına varınca silahla birlikte yolun geldiğim yönüne doğru koşmaya başlıyorum. Kendimden o kadar utanıyorum ve o kadar nefret ediyorum ki... Masum bir genç kızın hayallerini ve hayatını yok ettiğim için o kadar tiksiniyorum ki kendimden, pazardan ve kalabalık yoldan, çıkmaz bir sokağa giriyorum. Bu sokakta kimse yok ve çıkmaz sokak bir duvarla değil de bir uçurumla bitiyor. Bundan memnun kalıyorum çünkü bu ziftli ellerin üstüne kan kokusunun eklenmesine tahammül edemiyorum ve kendimi öldürmek için en uygun yerin burası olduğunu düşünüyorum. 

Uçurumun dibine geliyorum, silahı hazırlıyorum ve o sırada yine sırtımda o dokunuşu hissediyorum. Bu sefer arkamı dönüp baktığımda sivri dişli yaratığın gözlerini gözlerime değecek yakınlıkta görüyorum. Bu ikimizi birden öldürmek içinde harika bir an diye düşünerek silahı kafama doğrultarak patlatıyorum ve o korkunç gülüşü kulaklarımda çınlarken son kez iğrenç uzun bedenini, bedenim yere yığılınca görebiliyorum. Zift bağlayan ellerimden silah düşüyor ve duyduğum son ses onunki oluyor.

SAWYER!


OKURA NOT: Bu hikayeyi obsesif - kompulsif bozukluktan ilham alarak yazdım. Hemen hemen her insanın tecrübe ettiği, bazılarımızın bununla başa çıkmakta çok zorlandığı psikiyatrik bir rahatsızlık. Obsesif hastaların, kötü şeyler yapması konusunda gelen düşünce dürtülerinden, el yıkama gibi ritüellere kadar çok fazla sıkıntı çektikleri aşikar. Ben ise Sawyer'i obsesyonun görünür hali olarak hayal ve tasvir ettim. Onu öldürmenin mümkün olmadığını çünkü bizim zihnimizle var olduğunu da hikayenin son kısmında belirttiğimi düşünüyorum. Umarım bu notla birlikte hikaye zihninizde daha da belirginleşir. İyi dileklerimle...

 

Ceren ERTEM



 
 
 

Comments


136e91e32f71ab6d4a5d7bd0cb1b8dfb.jpg

Yazı size gelsin

Abone olduğunuz için teşekkürler!

  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest
Image by Sigmund
bottom of page